- Vücudumdaki hormonların değişkenliğinin tüm hayatımı etkilediğini öğrendim.
- Gluten intoleransım olduğunu, kendimi depresyonda sanmamın asıl sebebinin yediklerim olduğunu öğrendim.
- Patik örmeyi, ekmek yapmayı öğrendim.
- Derin bir nefes almanın aslında beni ne kadar iyi hissettirdiğini öğrendim.
- Coğrafyanın “kader” olduğunu, sanatın ve insanın apolitik olmasının imkansızlığını fark ettim.
- İlk defa bir kızılgerdan kuşu ve tilki gördüm.
- Feijoa denilen bir meyve yedim ve hurma pekmezinin yapılışını izledim.
-Fiziksel olarak benden uzakta olan değer verdiğim her şeyi ve herkesi kaybetme korkum çoğu kez atak geçirmeme sebep oldu. Endişemi dizginleyemediğim ve ağlama nöbetleri geçirdiğim zamanlarda bunu bastırmamayı, bu süreci yaşayarak da atlatabildiğimi fark ettim.
-Ilk defa şehirden uzakta bir köyde yaşadım, çakalların geceyarısı yükselen seslerini işittim. Sanıldığı gibi tehlikeli değil, oldukça ürkekler.
-Birçok ağacın yapraklarına bakarak hangi ağaç olduğunu anlamayı öğrendim. Şeftali, taze soğan, nane, maydonoz gibi çoğu meyve ve sebzeyi toprağa ektim, onları büyütmeyi öğrendim.
- Ukulele çaldım, şarkı söyledim; müziğin üzerimdeki iyileştirici gücüne daha çok tanık oldum.
- Sürekli bir şey üretemediğim için endişe duymamın yersiz olduğunu anladım. Ormanda yürüyüşler yaparken, hiç görmediğim bir bitkiyi keşfederken, rüzgarın sallandırdığı kızılağaçları seyrederken de bir şeyler ürettiğimi fark ettim.
- Sevmenin, sevilmenin hayata devam etmek adına en büyük motivasyon kaynağı olduğunu anladım. Ve mutluluğumu da mutsuzluğumu da sanata dönüştürerek sağaltabildiğimi, sindirebildiğimi keşfettim. Sevdiklerime hiç olmadığı kadar çok sarıldım, sarıldım, sarıldım.